25 Mayıs 2008 Pazar


yûsuf ile züleyha,Nazan Bekiroğlu
kalbin üzerinde titreyen hüzün


Kıssaların kıssasını bir de Nazan Bekiroğlu'ndan okudum.Yazar kendini bu kıssanın 'yazıcıları' arasına katmış ve hikayeyle bir bütün olmuş.Böylece kıssaya değil de;kitaba farklı bir lezzet katmış.


Kitaptan enfes cümleler:

*Bir güzele verilecek en güzel ödül aynadır.
*Yakup'un Yusuf'u diğerlerinden fazla sevmesinin nedeni onda 'Yusuf'tan fazlasının olduğunu' farketmesidir.
*"Yapma" denilen yasağı yerine getirmek "yapma" emrini gerektiren kötülüğe yaklaşmaktan daha zordur.(Bu yüzden Kur'anda "yapma" değil de "yaklaşma" buyrulur.)
*Aslında her kötülük de bir mantıkla başlar.
*Aşk,hakkımız olmayanı istemektir.
*Züleyha,aşkta rollerin değişmesidir.O Şirin,Aslı ya da Leylâ'dan çok başkadır.
*"Bundan böyle sözcük dağarcığım Yûsuf'un dilinden dökülen sözcükler kadardır."
*"İstememeyi isteyebilmeyi nasip et."(Hz.Yûsuf'un duası)
*Benim tedbirim senin takdirinden küçüktür.
*Bir erkek,kadını kadardır.
*Beni suçlu kılacak kadar güzelsin.
*Tekrar dirilecek olmanın emniyetiyle ölümlü olmayı sevmek...
*Her şeye razıyım;yeter ki aşktan azad etme kalbimi...
*Kapılar kapandıkça üzerine,Yûsuf'un bahtı açıldı.
*Sensiz geçer akçem yok aşk mezadında.
*Eli kalem,yüreği aşk tutanlar...

16 Aralık 2007 Pazar

Evet,ben öğretmenim!

Sağ elimin baş parmağı ve işaret parmağı beyaz lekeler içinde...
Neden mi?
Tebeşir dostum,tebeşir...
Evet,ben öğretmenim.
Tebeşir sırdaşımdır benim.
Onunla simsiyah tahtaya bembeyaz şeyler yazarım,kimi zaman çizerim.Yazdıklarımı konuşturur,çizdiklerimi oynatırım.
Evet,ben öğretmenim.
...
Canım mı sıkkın?
Canlarımın gözlerine bakarım,tenimden geçer canım,ben 'ben'i bulurum.
Neşem yerinde mi?
Şakalaşırım,beraber güleriz.Sınıfta samimiyetle karışık hoş bir hava eser.
...
Pazartesi...
Binbir heyecan,binbir telaş...
Evet,geldiler,canlarım yine geldi...
Farklı yüzler,farklı çehreler;ama hepsi benim öğrencim...
Salı,Çarşamba deyince 'Eyvah,hafta bitiyor!'
Perşembe...
Bir veda busesi...
Cuma...
İşte çabucak geçip gitti...
Onlar...Evet,canlarım da gitti...Ne yaparım iki gün boyunca sizsiz?
...
Masum yavrularım benim;
'Susmanızı değil;derse katılıp konuşmanızı severim' deyince tereddütünü yenen parmaklar nasıl da teker teker havalanıyor.
Sonra,bazen kırık dökük de olsa ağızlardan dökülen sözcükler kıvanç sebebim oluyor benim.
Neden mi?
Evet,dostum,ben öğretmenim.
...
Dersten çıkıyorum,cılız ama düzgün bir ses:
"Öğretmenim!Bir dahaki derse gelecek misiniz?"Maksadı benimle bir iki kelime konuşmak besbelli.
Şakalaşıyorum:"Geleyim mi?"
"Evet!"(Kurban olayım 'evet'inize,tabii ki geleceğim.)
...
Biraz gürültü yaptılar bugün derste.
Dersi bıraktım ve konuştum canlarımla:
"Ben konuşurken konuşmanızdan hoşlanmıyorum;bu beni yoruyor"
Hemen de nasıl sustular...
Öğrencilerim benim,siz emanetsiniz bana ve ne kadar temizsiniz.
...
Yürüyorum;zihnimi açıyorum,bir ses:
"Günaydın öğretmenim!"
"Günaydın canım!"
Yanımda yürüyorlar.Soruyorum:
"Kahvaltınızda ne vardı?"
İçlerinden daha aktif olanı cevaplıyor:
"Zeytin,peynir ve çay!"
"Doydunuz mu peki?"
Gözlerini dikerek:
"Evet öğretmenim!" diyor.
...
"Çocuğum",diyorum,"o taşa oturma!Bak,hava soğuk;hasta olacaksın"
"Tamam hocam" diyor.
(Aman,dikkat edin kendinize.Üzmeyin beni.)
Niye mi bu kadar düşünüyorum?
Evet,dostum,ben öğretmenim.


öğretmen©e,2006

15 Aralık 2007 Cumartesi

Gülümse artık ya da Gülümse(me)!

Dudakların tatlı bir kıvrımla yeni bir şekle girmesinin adıdır tebessüm...
Gözbebeklerinde sevimli pırıltıların oynaşmasının adıdır tebessüm...
Bazen dudakların bitişinde;yanak çukurlarında gamzelerin oluşmasının adıdır tebessüm...

'En güzel gülümseyen insan kimdir?' sorusunun cevabı bizlerce Güllerin Efendisi (asm)'dir.Onun meşhur gülümsemesini tarif etmeye gerek yok herhalde.Zaten amacımız da bu değil.Nasıl gülümsemeniz gerektiğini anlatmaya çalışacak da değilim.Fakat dostlarım,gülümsemekten bahsediyorum.Çoğumuzun bildiği fakat bir türlü beceremediği bir eylem.Halbuki o kadar kolay,o kadar güzel ki.Ne yapacaksınız biliyor musunuz?Karşınızdaki en sevimsiz bir insan dahi olsa konuşmasındaki şirinliğe,ilginç mimiklerine,gözlerindeki ışıltıya gülümseyin.Bunu yaptığınızda mutlu olduğunuzu yakinen hissedeceksiniz.Hem bu mutluluk sizinle de sınırlı kalmayacak.Evet,karşınıza bakın.Herkesin gözleri gözlerinizde.Size bakmak ve sizinle konuşmak için can atıyorlar.Neden mi?Çok güleçsiniz,çok sevimlisiniz,çok şirinsiniz ve gülümseyince çok güzelsiniz/yakışıklısınız.

Tüm bunları hepimiz elde edebiliriz.Ancak mühim olan,tebessümü her zaman muhafaza edebilmek.Bir insanla karşılaştığınızda yahut bir topluluğun karşısına çıktığınızda gülümsemeniz 'yüz güzelliğiniz' için kafi değil.

Aynadaki size de gülümseyin.
Masadak kitaplarınıza da gülümseyin.

Sofradaki dilimlenmiş ekmeğe,

sokakta miyavlayan kediye,

bindiğiniz vapurun etrafında elinizdeki simit için daireler çizen martıya,

son olarak da

okuduğunuz bu yazıya gülümseyin,

lütfen...


18.08.2007/öğretmen©e/Manisa

12 Temmuz 2007 Perşembe

Ben orda olmayacağım!

Ben orda olmayacağım. Ama sen yürü ve hep ışığı takip et...
Yürü hep. Güneş kızarıncaya kadar ve toprak bitinceye kadar, güneşe doğru yürü... Yorulacaksın. Yorul!..
Ama sonunda bir sahil bulacaksın. "Derdi aşk" olan adamı soracaksın ve oturacaksın;
..şahidim olanların yanına!..

Ölürsem de zaten onlara sorsunlar beni...
Soru bensem çünkü cevabı başkaları bilemez!.. Yine onlara benzer birileri yıkasın; yazıktır, yanar diye yabancıların elleri!..
Onlar gömsünler beni; bir tutam toz veya toprak karıştırarak, maya niyetine!..
Fakat... Önce...
Ben üstünde olsam da olmasam da; bir musalla taşının başına geçsinler, namazımı kılsınlar ve sakın ha yalan söylemesinler...
İyi bilen "iyi bilirdik" desin...
Deli bilen "deli bilirdik!.."

Hızlı yürü, geç kalacaksın; oturduğum son iskemle soğuyacak!
Geç kalacaksın, çabuk ol; aşkıma şahit olanlar seni bekliyor... Ve seni bekliyor güneş; ağzını suya dayamış, çünkü iftara az var!..

Bir güllü lokum konuşuyor sanırım, dinlerken seni; renk, koku, rayiha... Lezzeti yayılır bütün hücrelerime, kelimelerinin...
Az sonra, kızartılan bir dondurma gibi... Üstüne güneş inen deniz gibi; ürperir, titrer, sarsılır içim: Zaman zamana, mekân mekâna, can cânâna kavuşur!
Ak karayla, gündüz geceyle buluşur...
Kordon'da bile olsan bir Sarıyer martısı döneer durur başında. Karadeniz'den gelen sular ağarıp ta geçer, Akdeniz'e doğru...

Bırak... Bekle... Önce o açsın orucunu... Önce güneşin dudağı değsin denize, sonra benim dudağım sana!..
Fakat sen durma. Gül tadında bir lokum gibi konuş, dinlet kendini. Anlat, bir kıtanın en ucunda;
..diğer kıtanın en ucunda duyup, görüp, aldıklarını!..

Böyle zıt ve uzak ve kimi zaman komik hallerde bile olsak, sen ve ben ümit kuşunun birer kanadı gibiyiz...
Renk, boy ve şeklen hiç benzeşmesek te; eşiyiz, benzeriyiz, aksiyiz birbirimizin!..
.....
Ayrı da olsak, farklı da olsak, bilirim ürperirsin her titreyişimde...
Bilirim, çünkü canım yanar;
..teleğinden bir tüy düşse!
(alıntı)

16 Mayıs 2007 Çarşamba

Kıl (ar mısın) beni ey namaz?

www.kitapyurdu.com'dan satın al
Senai Demirci'nin sesine aşina idi kulaklarım.Etkileyici ve hoş bir anlatımı vardı.Yazısının farklı olacağını,en azından sesteki etkinliği veremeyeceğini zannediyordum.Ama aynı güzellik kitabında da var.Hem de baştan sona kadar. Bizim için en mühim mesele namaz,bizden biri tarafından en samimi bir dille anlatılmış.Hele en son bölüm 'kendimize diyemediklerimizi' öyle sarsıcı bir biçimde dile getiriyor ki,kirpiklerinizin ıslanmasına engel olamıyorsunuz...
Kitaptan seçtiklerim: "...hiç alışık olmadığını arzulamak pek kolay değil." "Değmeden geçti sanki bana namazlarım."
"Sevildiğini bilip te öyle varmalısın secdelere."
"Allah daha büyüktür senin bildiklerinden."
"Eserini seyreden seyircinin cismini de yokluğun tuvalinde resmeden bir Sanatçıdır O."
"Cılız varlığının altı çiziliyor;kalın harflerle yazılıyor ismin varlığın sayfasına." "Teninden ruhuna taşın."
"Eğilmekle doğrult kendini."
"Kimseler bilmezken yüzünü yüzüne bakıp sana etten kemikten yüz giydiren Rabbin..."
"Yaralarını onun yanında kanat."
"Namaz insanı insan kılıyor."
"...erkeklerin kalbine nazil olmuş en güzel ayet..."
"Namaz,dünyada bulunmayı değerli kılan şey."
"Kabrinde hiç özleyeni olmayan ölüler gibi..."
"...huzurunda huzursuz durdum."
"Uykum vardı,secdemi sığ bırakıp uykumu derinleştirdim."
"Yaşamayı namazın içinde aramalıydım."

10 Mayıs 2007 Perşembe

Ney vee Ben!

Fakülteden beri aşık olduğum enstrümanım ellerimde artık...Geç oldu ama güzel oldu...Çok asil bir enstrümanmış gerçekten.Ses çıkarması bile bir güç.Doğru nefes,doğru dudak şekli,doğru tutuş...Evet,neyden bahsediyorum.Bugünlerde doğru tutuşu yapmaya ve doğru oturuş şeklini benimsemeye çalışıyorum.Doğru oturuş çok önemliymiş.Oturuşu yapmaya çalışırken bir tuhaf oluyorum ama devam etmeliyim.

5 Mayıs 2007 Cumartesi

'Ne olacak hâlim?'

Önce Çanakkale Ezine Geyikli ÇPL ve Geyikli İlköğretim Okulu...Eğitim yolculuğum böyle başladı.Gerçi daha önce bir çok çocukla gönüllü olarak uğraştım -baba mesleği imam-hatiplik olunca :) -.Bu da (en azından bana göre) formasyonumun daha iyi olmasını sağladı.Ezine'yi sevmiştim.Her ne kadar Çpl öğrencileriyle uğraşmak zor olsa da...Fakat sıkıntı çıkan sınıflar da öyle pek fazla değildi:son sınıflar;mezun olacak olmanın verdiği havayla hareket ediyorlar.Her ne ise,Ezine maceramız uzun sürmedi.Aniden ara dönemle birlikte oradan ayrıldık.Peşimden ağlayan beşinci sınıf öğrencilerimi unutamam herhalde...:( İkinci kademedeki öğrencilerim ise tam internet müptelasıydı.Bazılarıyla hala görüşüyorum.
Sonra...
Şubat 22...Ver elini Ardahan.Gelir gelmez Ardahan'ı kurtardım.Ki,Eylül'de de Ezine'yi kurtarmıştım.Bakalım daha nereleri kurtaracağız?:)(Şubat,23,Ardahan'ın kurtuluşu):D
Ardahan'a akşam saatlerinde indim.İner inmez soğuk,botlarımın dikiş kısımlarından ayaklarımı yalayarak 'merhabaa' dedi.Ben de titrek bir merhaba çaktım.Oysa ki çok üşüyordum.Gurbet soğuğu olsa gerek,dedim kendi kendime.İşlerimi halledip ver elini yibo dediğimde camlarda öğrenciler karşıladı beni ve ilk tahminleri duydum:"Tamam elinde bavullar var,kesin yeni din dersi öğretmenimiz."Bu yorumu yapan öğrenciler şimdi mezun oldular.Ezine'deki öğrenci profilinden tamamen farklıydı buradaki öğrencilerin profili...Ama kısa zamanda burayı da sevdim.Şimdi anlıyorum sitemizin konuk defterine "yibolarda samimiyet bir başka olur.özlüyorum." diyen eski öğretmenleri...Evet,şimdiden eminim ben de ayrıldığımda kesinlikle özleyeceğim burayı.Mustafa hocamın buradaki vazifesini uzun süredir devam ettirmesinin en önemli nedeni de bu olsa gerek.
Bilmiyorum,şarkıdaki gibi herhalde şöyle demeliyim:"Ne olacak halim?"


10 Kasım 2006